İngiltere’de 20 yıl boyunca 20 psikologun yaptığı bir araştırmanın sonuçlarından yararlanarak DUSA’da uygulanan ve çok iyi sonuçlar veren “takım rolleri” esasına dayalı bir modeli geliştirerek aşağıda aktarmaktayım.

Bu takımlarda “Liderlik” iyi anlamda ele alınmakta ve bayrak yarışında olduğu gibi her aşamada rolden role geçmektedir.

“Yönetici – yönetilen – iş organizasyonu” türü kavramların var oluş nedeni “insandan verim almak”tır. Oysa, şimdi çok iyi bilinmektedir ki, verimli ve etkin çalışması için insan sevdiği bir işi/rolü oynamalıdır.

Etkin ve verimli bir takım çalışmasının  (ve iyi yapılmak istenen her işin) öğeleri, sırasıyla, şunlardır:

 

  • Güdüleyici (Büyüleyici)

 

  • Yaratıcı (vizyon sahibidir, kurgular, tasarımcıdır)

 

  • Yenilikçi (eldeki bilgilerin ışığında fikirler üreterek değişiklik yapar)

 

  • Yönlendirici (eyleme geçirir-istek/niyet/şevk yaratarak güdüler)

 

  • Planlamacı

 

  • Stratejist (misyon belirler, isteklere öncelik verir, süreçleri belirleyip hedefler saptar)

 

  • Programlayıcı (zamanı ayarlayarak işleri takvimde sıraya sokar)

 

  • Bütçelendirici (fizibilite yapar, tahminlerde bulunur, gereken kaynakları listeler örn. bütçe)

 

  • Diplomat

 

  • İlişki ağları kuran (kaynak yönetimi için etkileşim ve işbirliği altyapısı oluşturur)

 

  • Alışveriş ve pazarlık yapar (kaynakları bulur ve temin eder, arabuluculuk yapar, insanları uzlaştırır)

 

  • Tanıtım ve pazarlama yapar (eğitir, geliştirir, imaj oluşturur, destek bulur)

 

  • Uygulayıcı (Kaynakları kullanan)

 

  • Organizatör (yapılandırıp görevlendirir, kalite performansını izler)

 

  • Koordinatör (engelleri kaldırır, uyum sağlar, eylemleri bütünler)

 

  • İş bitirici üretici (planları uygulayarak sonuç alır, işi bitirir)

 

  • Kaydeden

 

  • Gözlemci (işin ilerleyişini yani plan ve talimatlara uyumu izler, gözlem ve ölçümler yapar-kaydeder)

 

  • Denetçi (Standartlara, yasalara, kurallara, metotlara uyumu ölçer-kaydeder)

 

  • Raportör (planlara ve hedeflere uyumu değerlendirir,yorumlar ve bulgularını raporlar)

 

  • Kolaylaştırıcı: (örgüt dışından, işletme körlüğü olmayan BİLGE         (bilip yorumlayabilen, basite indirgeyebilen) biri sorgulanarak bulunur. Bu kişi SAĞDUYU ile rehber olup yol gösterir, özgüven aşılar, başarılı örneklerle kıyaslar (benchmarking) ve yardım eder.
  • Koruyucu: (örgüt içinden, takım çalışması isteği/niyeti/tercihi olan ve bu işe katkıda bulunma bilincine/duyarlılığına sahip bir tepe yönetici veya eş düzeyde yardımcısıdır.  Çalışmaların önünü açar, engelleri kaldırır.)

 

TAKIM ÇALIŞMASI ÖRNEĞİ

Çalışmanızın ilk adımı olan yaratma veya yenilik yapmayı veya değişimi ele aldığımızda örneğin çalışmanızın veya grubunuzun adı “yaratma” eylemi ile bulunacak, “konunuz” ise, sizler açısından, bir yenilik yani bilgi düzeyinizde değişimi kapsar. Çalışmanın bu aşamasına FİKİR SAHIBI liderlik edecektir. Onun sizlere bir vizyon yani bakış açısı (örn. yeni bilgiler edinmeliyiz) vererek yönlendirmesi, gruba şevk ve heyecan aşılaması (takım ruhu)  ve uzlaştırıcı davranarak güdülemesi beklenir.

 

Sonra, liderlik PLANLAMACI’ ya geçer. Verilen  vizyona uygun bir şekilde takımın misyonunu ve stratejilerini belirler (neden bu çalışma yapılıyor veya neden böyle bir takım var?” Dersimizin içeriğine katma değer üretmek için” gibi) ve amaç (örn. “sınıf arkadaşlarımızın yaşadıklarından yola çıkarak, bireysel iletişim engellerinin en yaygın olanlarını aşma yollarını sınıf arkadaşlarımıza öğreteceğiz” gibi) ile hedefler saptar. Bunun için, öncelikle, süreçlerin saptanması gerekir:

1) Kaynak (örn. bilgi veya para) arama ve bulma süreci

2) Ölçütleri belirleme süreci

3) Sorunu çözerek bilgileri eleme süreci

4) Karar verme süreci

5) Raporlama yani çalışmayı pazarlama süreci.

 Sonra termini belirlemek yani zamanı planlamak (program yapmak) gerekir Her sürecin hedefi  konmalı. Gerekirse, öncelikler verilmeli. Her sürece gereken kaynaklar listelenmeli (keşif çıkartmak-fizibilite ve/veya bütçe yapmak). Örn. 1’nci sürece  bilgi yani insan kaynakları gerekli 2’nci sürece toplantı, toplantı odası ve kağıt kalem gerekli, 3’ncü sürece 4’ncü süreç gerekli. Ona ise örn. Nominal Grup Prosesi ve Pareto Analizi. Sonuncu sürece ise örn. ek zaman gerekli.

Bu aşamada, liderlik DİPLOMAT’ a geçer. O hemen kaynakları yönlendirmesine gereken ilişki ağlarını kurar: örn. diğer takımların diplomatları ve SAĞDUYU’ dan bilgi veya HAMİ’ den ek zaman ister.  Sonra kaynakları bulup takıma getirmeye başlar. Bunun için ilişki ağları içinde küçük pazarlıklar, pazarlamalar, ikna turları atması gerekebilir. Kendi takımında çatışmalar çıkıyorsa, arabuluculuk yaparak insanları uzlaştırmalı ve tanıtımı sağlayarak, imaj yaratıp insanları motive etmeli.

Sonra, liderlik ORGANİZATÖR’ e geçer. O hemen görevlendirmeleri yapıp koordine ederek işin talimatlarını vermeli ve işin bitmesini sağlamalıdır.

DENETÇİ’ ye liderlik bu aşamada geçer ama o baştan beri sürekli olarak insanları ve çalışmaları gözeterek plan ve programdan sapmalar oldukça ikaz ederek, tekrar rotaya oturtmalıdır. Bunları ve habersiz denetlemelerindeki bulguları da kayda alması gerekir ki öğrenme gerçekleşsin, takım sürekli aynı hataları yapmasın.  Neticede, takımın bütün adımlarını, 5N+1K ile irdeleyerek önerilerini ve değerlendirmelerini de kapsayan yorumlu, yazılı bir rapora döker ve DİPLOMAT ‘a verir.

DİPLOMAT bu rapordan kendisine tanınan sunum süresine uygun bir şekilde sözlü sunumu hazırlar ve sunar. Amacı, dinleyicilerde yapılan işin değerli bir çalışma olduğu hissini ve daha çok öğrenmek isteğini uyandırmak ve anlattıklarını dinletip algılamalarını sağlamaktır. Görsel ve işitsel etki uyandırmalıdır. Başarılı olursa, yazılı raporu okumak isteyenler çıkacaktır. Sunumlarda takım üyelerinin ve SAĞDUYU ile HAMİ’nin adı-soyadı ile takımda kimin hangi rolü oynadığı belirtilmeli ve kendilerine teşekkür edilmelidir.

SAĞDUYU: İşin çok uzağından gelen ama  sağduyusunu veya bilgeliğini devreye sokarak yardımcı olan, kıyaslamalar yapabilen biridir.

HAMİ: İş ile ilgili statüsü yüksek biri olup bu çalışmanın önündeki engelleri ortadan kaldırma isteğine, gücüne ve yetkisine sahip biridir.

Yukarıdaki iş adımları sıralaması, akla gelebilecek irili ufaklı kişisel veya değil, her işin, etkin ve verimli bir şekilde, başarıyla tamamlanması için şarttır.

 

İLETİŞİM ve İLİŞKİLER

 

İNSAN İLİŞKİLERİNİN YAPISI :Toplum ve Sosyal İlişkiler

 

  • Toplumsal yaşamın gereği olan ve adına “Kültür” dediğimiz şey nedir? Toplumsal yaşamda etkili olan düzen/denge sağlayıcı ilişkilerin genel ilkelerine “kültür” denir. Kültür, insanlara ve geleceklerine ilgi / ilişki düzeyini yükseltir; anlayışlı davranarak saygılı, kibar, gücendirmeyen yaklaşımlar, ilişkide başarı şansını artırır; görüş ve zevklere hoşgörü, ilişkide kaliteyi yükseltir; düşüncelerde geniş görüşlülük, ilişkinin düzenlenmesini kolaylaştırır; olaylar hakkında anlık karar vermeyip düşünmek, incelemek, ilişkinin doğru yönlendirilmesini sağlar; duygusal kararlılıkta denge, kontrol, zarafet, incelik, rahatsızlık yaratıcı durumları kontrol altına almayı kolaylaştırır; duruma ve koţullara uygun giyim, dengeli ilişkilerin kurulup sürdürülmesine katkı sağlar (çünkü insanlar benzerlerini yeğler, onlarla rahat eder).

 

  • “Sosyal etkileşim” nedir? Çevremiz ile olan bilinçli iletişimimizdeki etkisel-tepkisel davranışlar ve etiktir. Örneğin, çok güçlü beraberlikler gibi veya tam karşıtı olan yarışma-rekabet gibi etik (toplumsal değerler) ile iç içe olan bir olgudur.

 

  • Toplumsal yaşamda insan ilişkilerinin önemi duygusal yakınlık ile tam karşıtı olan yalnızlık/yabancılaşma arasındaki farkta gizlidir. Sorunlarımızı çözebilmek ve çevremizde gelişen olayları algılayıp tanıyabilmek için, dengeli ve uyumlu ilişkiler kurmanın gereğine inanmak ve bu gereği yerine getirmenin yollarını araştırmak; doyum (kalite) sağlamak; işbirliğine özenmek; ve verimi artırmak gerekir.

 

  • İnsan ilişkilerinde sürekliliği sağlayan etmenler karşılıklılık, ödüllendirme, benzerlik ve tamamlayıcılıktır.

 

  • İnsan ilişkilerini dengeli yürütmek için en önemli faktör ” karşılıklılıktır:

 

  • Çevrendekilerin katkılarına cevap vermek

 

  • Kendine düşeni yerine getirmek

 

  • Bencillikten kaçınmak

 

  • İş ve güç birliği yapmak (ki ortak amaçlara ulaşılsın yani eylemler uzlaştırılabilinsin)

 

  • Bir gruba giren her insan beraberinde gereksinim, umut, beklenti ve birikimlerini getirir. Gereksinimlerini (sevme-sevilme, başarılı olma, benimsenme, kabul görme, girişimci ve yenilikçi olma, yeni yaşamlar için fırsatlar bulma, saygınlık/güç kazanma) doyurma, umutlarını gerçekleştirme, beklentilerini karşılama ve birikimleriyle gruba yararlı olma gibi istekleri vardır. Bunlar gerçekleştikçe özgüven ve güven artar, mutlu olunur. O nedenle:

 

  • Ödüllendirme (sevgi/saygı/güven/özveri-destek-dayanışma-bağlılık)

 

  • Karşılıklı ilgi

 

  • Bireysel farklılıklarda tamamlayıcılık (Her insan birdir ve biriciktir)

 

  • kavramları önemlidir. Unutmamalıyız ki, ortak ve zıt özellikler (benzerlik ve farklılıklar) bizi zenginleştirir. Her insan duygusu, düşüncesi ve eylemiyle bir bütündür.

 

İNSAN İLİŞKİLERİNİN TÜRLERİ

 

Yönetsel bakarsak, Demokratik yapılarda ilişkilerde özgürlük, saygı ve paylaşım temel alınır. Otokratik yapılarda ilişkilerde tek yönlülük ve direktiflere/ emirlere uyum temel alınır.

 

İletişimsel bakarsak, kesin kural ve yönetmeliklere dayalı ilişkiler bürokratik, bütünüyle kuralsız olanlarsa anarşiktir. Bunları şöyle de adlandırabiliriz:

 

  • Biçimsel

 

  • Doğal (organik)

 

  • İnsan İlişkilerinin sınıflandırılması: (Aşağıda listelendiği gibi çeşitli sınıflandırma yolları vardır)

 

  • Yerleşmiş kesinleşmiş modellere ya da kurallara/ilkelere dayanan ilişkiler düzenleyici hükümlere bağlıdır.

 

  • Kesinleşmemiş davranış modellerine dayanan ilişkilerde ise kişisel sorumluluk duygusu önem kazanır.

 

  • Olumlu ilişiler: Dostluk, arkadaşlık, uzlaşma

 

  • Birey-birey

 

  • Birey-Grup

 

  • Grup-grup

 

  • Olumsuz ilişkiler: Yıkıcı çatışma, düşmanlık

 

  • Birey-birey
  • Birey-Grup

 

  • Grup-grup

 

KİŞİLERİN ETKİLEŞİMİ

 

Etkileşimin Duygusal Boyutu: İyi niyet, Ön Yargı, Sevgi, Saygı, Hoşgörü, Özveri, vb. duygular

 

Duygusal yaşamın öğeleri: Heyecanlar, ilgiler, kabul/ret isteği, ihtiyaçlar, inançlar, kanılar, değerler, tutumlar, takdir, değer verme, korkular, beklentiler, kaygılar, benlik

 

Duygusal olgunluk: Duyguları ile gerçekleri birbirinden ayırarak gerçeklere göre davranabilmek; dününe, bugününe ve yarınına dengeli şekilde önem verebilmek; Hatalarda inattan kaçınmak; duygularını kararlı ve dengeli ifade edebilmek

 

Duygusal yaşamımızı zenginleştirip geliştirerek değerler hakkında düşünebilir ve iyiyi kötüden, güzeli çirkinden, doğruyu yanlıştan ayırabilir, kendimize en uygun yaşam biçimini seçebiliriz. Biraz özveri ile çaba göstererek gerçeği araştırır, iyi niyetli davranarak ön yargıdan uzaklaşırız. Sevgi kendimizden uzaklaşarak başka bir kişi, fikir veya nesneyi düşünmekten hoşlanabilmektir. Saygı başkalarına hak tanımaktır (sanıldığı gibi sevgi-çekinme karışığı bir bağlılık duygusu değil). Sevgiyle bütünleşen saygı anlayış doğurur. Anlayış, başkalarının davranışlarına hoşgörü ile yaklaşma, onları esnek bir biçimde inceleme ve neden-sonuç bağlantısı kurabilme gücüdür. Hoşgörü, kendine güvenen insanların iyi niyetle başka davranışları, görüşleri anlamaya olan duygusal yönelimidir.

 

Yaşam boyu mutlu ve başarılı olmanın gerekleri: Çok yönlü çaba ve sebat gücü.

 

Yaşam boyu mutlu ve başarılı olmanın ilkeleri:

 

  • sorumluluk duygusu;

 

  • bağımsız düşünebilecek (açık fikirli, olaylara geniş açıdan bakan, olay ve durumları çeşitli bilgi ve bulguların ışığında inceleyebilen) zihinsel olgunluk;

 

  • kendilerine bilgi ve deneyim kazandıracak etkinliklere yönelebilmek;

 

  • dikkatli olabilmek;

 

  • akıllı davranabilmek;

 

  • kendini anlayabilmek;

 

  • uyumlu ve dengeli ilişki kurabilmek;

 

  • ortak akılda buluşurken yalnız sesleri de kulak arkası etmemek. (İlişkilerde başarı için ise, iyi niyet, bilgi, sevgi, şefkat, incelik, güzellik, saygı ve dostluk gerekir. )

 

  • Yaşam boyu mutlu ve başarılı olmanın koşulları:

 

  • Fırsatlardan yararlanabilmek (iyi niyet ve dostlukla)

 

  • Yenilgiye yenik düşmekten kaçınmak (kendine şans tanı)

 

  • İlişki alanlarını genişleterek tanıdık kişi sayısını artırabilmek (nitelik ve nicelik olarak) Böylece hem bakış açısı genişler, hem de birçok alanda ve birçok kişi hakkında derinlemesine bilgi edinilir, ilgi alanları genişler ve dostluklar, arkadaşlıklar artar. Bu da fırsatları yaratır, sizi istenen ve aranan bir kişi yapar.

 

  • Güçlükleri, özürleri yenebilmek

 

  • İlgi ve meraklarını canlı tutabilmek ve iyiye, doğruya, güzele doğru yönlendirmek

 

Etkileşimde Konuşma ve Dinlemenin Önemi: Etkileşim bütünlüğü içinde neden ve sonuç birbirinden ayrı değil, sıkı sıkıya birbirine bağlıdır. Bir toplumda benimsenip alışkanlık düzeyinde uygulanan dil, töre, norm, kalıplar, sanat, edebiyat, teknoloji ve genel yaşam biçimi, o toplumun kültürünü oluşturur. Kültür o toplumun kabul etmiş olduğu öz değerlerini yansıtır ve gelişip zenginleşebilir. Değiştikçe değerleri de zorlar ve etkileşim biçimleri, hızları da değişime uğrar. Bu değişime yeni çözümler üreterek uyum sağlama (sosyalleşme) zorunluluğu vardır. Bu çözümlerin ilke ve kurallarının da belirlenip açık ve net bir biçimde topluma duyurulması gerekir. İletişimin önemi ve değeri buradadır. İletişim bir duygu ve düşünce alış verişidir. Araçları ise, beden dili, yazı, görüntü vb.dir. Başarılı iletişimciler genellikle kendilerine güvenen, doğayı/insanı seven, saygılı, iş birliğine ve paylaşıma istekli, gerektiğinde özveride bulunup hoşgörü gösterebilen, sorunlara çözüm arayıcı kişilerdir. Buna karşın, mantık sınırlarını aşan bir dirençle inatlaşanlar, güvensiz ve korku içinde yaşayanlar, çabuk gücenen kişiler, ön yargılı ve iyi niyetten uzak, hatta art niyete kadar varan davranışlarla iletişimi zorlaştırır hatta kopartırlar.

 

Olumlu ve dengeli iletişim kurmanın koşulları:

 

  • Amaç birliği – amacı belli olan, kolay anlaşılan bir ileti (anlamı kaybolmamış)

 

  • Vericinin alıcıyı iyice tanıması – kişilik yapısı, değerleri, inançları ile

 

  • İlişkileri düzenleyici nitelikteki kuralların geniş bir katılımla, açık seçik belirlenip ilgili herkese duyurulmasıdır. Kurallar ortak beklentileri karşılarken bireysel farklılıklara da duyarlı ve saygılı olmalıdır.

 

  • İletişim sürecinin aşamaları: ( bu süreçte verici, ileti, kanal ve alıcı yer alır.)

 

  • İletinin oluşumu (düşünce, duygu, bilgi ve görüşün zihinde canlandırılarak, açık seçik ve net bir mesaja dönüştürülmesi)

 

  • İletinin örgütlenip kodlanması (kanal seçimi)

 

  • İletinin ulaştırılması (kanalın kullanılması)

 

  • İletinin alınması (dikkatle dinlenmesi, okunması veya izlenmesi )

 

  • İletinin kodlarının açılması ve anlaşılması (simgelerin çözümlenmesi, alıcının anlayabileceği bir dile dönüştürülmesi)

 

  • İletinin doğru anlaşılıp anlaşılmadığının kontrolü ve bir iletişim arızası oluşmuş ise bunun yerinde ve zamanında düzeltilmesi ]Geri besleme ve doğrulama (Ne gibi varsayımlara dayanıyoruz? Karşımızdakinin de benzer varsayımları var mı?Nasıl anlıyoruz? Bu doğru mu?) ]

 

  • İletişimi kolaylaştırıcı, yönlendirici ve değerlendirici davranışlar nasıl olmalı?

 

  • Akla uygun (doğruyu ve uygun olanı bulmak için yol gösterici genellemeler kullanılır)….uyumlu ilişkiler

 

  • Estetik değerlere de uygun….dengeli ilişkiler

 

İletişim etkinlikleri:

 

  • Konuşma: Başlangıcı çok önemlidir. Olumsuz bir ifade iletişimi hemen keser (suçlama, saldırgan eleştiri, ön yargı, küçümseme, aşağılama, küçük düşürme, kinaye, emir, kırıcı, kaba, edep dışı gibi). Örn. kişi kapanır, savunur, veya kavga başlar. Basmakalıp, klişeleşmiş, çok fazla yinelenmiş cümleler de aynı etkiyi yapar. Sözcükler… Eleştiriyi yapıcı kılmak için olumlu ve olumsuzu birlikte ve yerinde sunmak, yumuşak, anlayışlı ve hoşgörülü bir ses tonu ile konuşmak işe yarayabilir. Konuşma, söylemekten farklıdır. Mantıksal bir sıra içinde, karmaşaya düşmeden, basit, açık ve net olmalı. Dil kurallarına uyulmalı. Mahalli şive, argo vb konuşma biçimlerinden uzak durulmalıdır. Sözcüklerin hakkı verilerek, uygun bir ses tonu, hacmi ile konuşulmalıdır (Diksiyon).

 

  • Dinleme: Kulağımıza ulaşan tüm konuşmaları dinleyecek olsak, sinir sistemimiz çok yorulur. O nedenle, sinir sistemi, kendini korumak için, dikkati her zaman yoğun odak noktasında tutmaz.Sadece ilginç bulduğu, yani o an içinde bulunduğu fizyolojik ve psikolojik gereksinimleri çerçevesinde anlamlı bulduğu noktalara dikkatini toplar. Ayrıca, sinir sistemimiz dakikada 600 sözcük hızını anlayabilecek yapıdadır. Oysa, konuşma hızımız dakikada ancak 100-140 sözcüklüktür. Zihin, aradaki süreyi kendinde var olan ile dolduruyor ve ilgisini çeken kendi konularıyla ilgileniyor. Eğitilmiş iyi bir dinleyici ise, bu süreyi konuşanın ne demek istediğini ve niçin bunu söylemek istediğini düşünerek doldurur. İlgi ve sevecenlik göstererek, titizlik, dikkat ve özenle sözcükler yerine fikir veya düşünceye odaklanır.

 

Böyle bir dinleyişin yararları:

 

  • Gerekli bilgiyi edinerek uygun kararlar almak

 

  • Zamandan kazanmak

 

  • İletişimi kolaylaştırmak

 

  • Daha doğru ve etkili yanıtlamak

 

  • Daha yüksek bir anlayış edinmek ve konuşana onunla ilgilendiğinizi, sorununu duyduğunuzu, anladığınızı ve çözüm için yardımcı olmaya hazır olduğunuzu algılatmak. Örn. İnsanları dinlermiş gibi görünürken, tetikte bekleyerek, sözü ele geçirmek ve/veya hızlı ve aralıksız bir tempoyla konuşmak, iletişimi keser.

 

Dinlemenin on buyruğu şunlardır:

 

  • Konuşmanızı kesiniz

 

  • Konuşmacıya kendisini rahat hissettiriniz

 

  • Konuşmacıyla ilgilenerek, onu dinlemek istediğinizi gösteriniz

 

  • Rahatsızlık yaratan hususları önleyiniz

 

  • Konuşanla empati kurunuz (heyecanına anlayışlı bir tutumla yaklaşın + kendinizi onun yerine koyun ve onun gözüyle görmeye çalışın).

 

  • Sabırlı olunuz (yeterince zaman tanıyın)

 

  • Sinirlerinizi denetim altında tutunuz (sinirlilik yanlış anlam çıkarmanıza yol açar)

 

  • Tartışma ve eleştirilerde dikkatli ve yumuşak olunuz.

 

  • Soru sorunuz (iletişimin etkinliği artar)

 

  • Konuşmanızı kesiniz, susunuz. “Bir konuş, iki dinle”

 

Tartışma (paylaşma): Karşılıklı konuşarak (düşüncelerini, beklentilerini, eksiklerini, sorunlarını, bilgini) paylaţabilmek:

 

Olumlu bir konuyu merkeze alan, açıklayıcı, tarafsız yargılara dayanan, zamanı ve koşulları özenle seçilmiş bir konumda tartışma yapılmalıdır. Tartışılan kişi hedef alınmamalı, onun kişiliği, hatası konu edilmemelidir. Tartışma, olumlu, çözüm arayıcı, açıklayıcı olmalıdır. Bu nedenle, güvensiz, yorgun, uykulu, isteksiz, umutsuz, çabuk gücenen, bencil, eleştiriye katlanamayan, subjektif yargıları ve peşin hükümleri olan kimselerle tartışılmamalıdır. Zeki, bilgili, duyarlı, başkasını düşünebilen, objektif, konuşma ve dinleme yeteneği gelişmiş kişilerle çok yararlı ve verimli tartışmalar yapılabilir.

 

İlişkileri düzenleyen diğer ilkeler:

 

  • İhtiyaçların doyurulması – biyolojik, psikolojik ve sosyal

 

  • Olaylara bakış açısında önceliği olumlu, tamam, üstün olan yönlere vererek hoşgörülü olunmalı

 

  • Bencillik anlamı taşıyan yerlerde “ben” yerine “biz” sözcüğü kullanılmalı

 

  • Değişim karşısındaki davranışlar:

 

  • Değişimi hemen, sorgusuz sualsiz, uygulayanlar

 

  • Değişime hemen kesin anlamda karşı çıkan, olumsuz olanlar

 

  • Değişimi inceleyen, olumlu/olumsuz yönlerini belirleyen, üstün yönü ağır basıyorsa onu deneyen, sonucu değerlendirip eksiklerini giderdikten sonra yaşamına uygulayan kişiler… kendileri ve toplum için istenen sonuçları elde ederler.

 

Etkileşimde kitle iletişim araçlarının rolü:

 

Kitle iletişimi: Alıcı ile verici yüz yüze gelmeksizin kurulan iletişime kitle iletişimi denir. Tek bir verici (kaynak) çok kişiye ulaşabilir. Kanallar yazılı (gazete, dergi, kitap ,ilan gibi) veya görsel-işitseldir (radyo, televizyon, sinema, tiyatro, konser, reklam gibi).

 

 

Kitle iletişimini bireysel iletişimden ayıran farklar:

 

  • Bireylerin davranışlarını değiştirmeyi veya yeni tutum geliştirmeyi veya var olan davranışı belirgin kılmayı amaçlayan tek yönlü ama etkileyici iletişimdir.

 

  • Temel işlevi haber yayımıdır. Etkileme, eğitme ve eğlendirme/dinlendirme gibi işlevleri de sık görülür.

 

  • İletişim dolaylı ve gecikmeli olarak ortaya çıktığı için geri bildirim (aydınlatıcı yankı) düzeltmeye pek yaramaz

 

  • Verici/kaynak, toplumun sosyal, psikolojik, ekonomik, ve siyasal yapısını göz önünde tutar.

 

  • Kişileri mantığı ve duygusu ile birlikte ele alarak hem zekasını hem de duygularını doyuma ulaştırmalıdır. Akıl ve estetiğin birleşimi istenir.

 

Habercilik: Temel bilgi sunarak tutum değiştirmeye çalışır.

 

Etkileme: Toplumun yönetime katılmasının sağlanması istendiğinden halkın anlayışını ve tepkisini öğrenmenin yolları aranır.

 

Eğitme: Davranış değiştirmek için hem bireyin hem de toplumun beklentilerine cevap verir nitelikte ve istendik olmasına çalışılır. Bu nedenle, yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağlamak için, yenilikler bilgi ve beceri biçiminde sunulur ve etkin katılım yolları aranır. Dinleme, psikoterapi ve toplumsal bütünleţme gibi yan işlevler de gerçekleţtirilir.

 

Değiştirme: Yerleşmiş, kemikleşmiş bazı davranışları (alışkanlıklar) etkisizleştirip onların yerine yeni davranış koymak, yepyeni bir davranış kazandırmaktan daha zordur. Bunun için

 

  • Planlı davranılır (hedefler, etkinlikler ve ölçme/değerlendirme öğeleri) Niçin, ne ile, nasıl, ne kadar, ne zaman, kimler

 

  • İnanılır olunur ve güven verilir (uzmanlık, kişisel bir kazancı olmaması ve bunların getirdiği saygınlık)

 

  • Sevilme, beğenilme yoluyla kolay etkilemeye çalışılır